Almanya Günlükleri-14
- Elif Leyal
- 4 Ağu 2022
- 2 dakikada okunur
Tam iki haftayı doldurmuşuz, inanılır gibi değil.
Bugün Lichtenau kasabasındayız. Bu küçük kasabayı gelir gelmez sevdim. Dört bir yanı ormanlarla çevrili kara parçası. Her an sağdan soldan geyik çıkma ihtimali varmış. Bakalım, bekliyoruz. En çok hoşuma giden şey kasabanın tüm enerjisinin rüzgar tribünleri ile sağlanması. Uçsuz bucaksız tribün tarlalarına baktıkça bakası geliyor insanın. Senkronizasyon büyüleyici.

Henüz sokaklarını keşfetme fırsatı bulamadım, çünkü ilk gezimizi Paderborn şehir merkezine yaptık. Bana kalırsa Paderborn, Eskişehir’in bir tutam gotik mimari eklenmiş hali. Önce şehrin oldukça geniş bir bölümünü kaplayan Paderborn Üniversitesi’ni gezdik. Beş katlı bir kütüphanesi vardı ki düzeni gerçekten ilgimi çekti. (Söylemeden geçemeyeceğim bir bölüm göz alabildiğine matematik kitaplarıyla doluydu. Uzun süre o rafların arasında dolaşmak insana kendini unutturuyor. Umarım bu kadar matematik birilerinin işine yarıyordur.) Yarın üniversitenin ofis saati varmış, yani aday öğrenciler için yüz yüze bilgi alma imkanı sunuyorlar. (hani Goethe Üniversitesi’nde olmayan.)
Üniversiteden çıktıktan sonra şehir merkezinde hızlı bir tur attık. Pek çok yer saat nispeten erken olmasına rağmen kapanmıştı. Hafta içleri hayat iş saatinin bitmesiyle bitiyor. Alışveriş merkezleri bile kapanmıştı. Şehrin ortasındaki park hariç sokaklarda hareket yoktu. Sanki tüm şehir sözleşmiş gibi erkenden odasına çekilmişti, Paderborn: Uyumak için sabırsızlanan şehir. Frankfurt’tan sonra benim için çok şaşırtıcı oldu. Tam olarak İstanbul’dan Eskişehir’e (biricik teyzemi ziyarete) gittiğimde yaşadığım dinginliği hissettim.
Gezerken dükkanların isimlerini anlamaya çalışmak gibi bir oyun geliştirmiştim kendime. Paderborn’da bu oyun bana pek keyif vermedi. Zira ayakkabıcının adı “Ayakkabıcı”, kitapçının adı “Kitapçı”, kafe isimleri desen “Kilisenin Yanındaki Kafe” (abartmıyorum, aynen böyle: Cafe am Dom). Lafı dolandırmadan söylemek diyebilir miyiz buna?
Günü Lichtenau’da bitiriyoruz. Dışarıda tek bir ses yok, ışık yok. Akşam yağan yağmurun kokusu ve bolca yıldız var. Dikkatli bakınca, gecenin kadife kumaşını bir makas misali kesiveren rüzgar tribünlerini ve onların belli belirsiz kırmızı ışıklarını görebiliyorum.
Comments