top of page

Pandemide “65 Yaş Üstü” Olmak

  • Yazarın fotoğrafı: Elif Leyal
    Elif Leyal
  • 18 Nis 2021
  • 5 dakikada okunur

Bu röportaj 65 yaş ve üzeri bireylerin pandemi sürecinde nasıl etkilendiklerini incelemeye yönelik bir araştırmanın ilk safhasıdır.


Elif Leyal Uğraş: Sebahat Hanım hoş geldiniz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?


Sebahat Uğraş: Ben Sebahat Uğraş. 1943 doğumluyum. 79'a bastın dedi amcan geçen gün. Ben 80’e bastım sanıyordum, 79'a bastın dedi. Gençliğimdeki gibi değilim ama yine de sağlıklıyım. Çok şükür elhamdülillah. 60 yıllık evliyim dedenle. Eşim mühendis, ama çalışsın bana baksın hiç demedim. Kendim de çok gayret ettim, çalıştım. Yerine göre tarlada da çalıştım. O talebe iken ben de boş vakit geçirmedim. Bu günlere geldik. Elhamdülillah ben bir babaanneyim. Rabbim birbirinden güzel torunlar nasip etti bana. İyi bir babaanne olduğuma inanıyorum.


EL: Öylesin öylesin… Eğitim durumunuz ne peki? Liseye, üniversiteye gittiniz mi?


SU: İlkokul mezunuyum. O zaman köyde başka okul yoktu, babam da seni başka köye göndermem dediydi. İlkokulu bitirdikten sonra okula gitmedim. Babam imamdı. Talebe okuturdu. Onun kitaplarından kendim okudum, öğrenebildiğim kadar ilim öğrendim.


EL: Köyde yaşamdan kısaca bahsedebilir misiniz?


SU: Köyümü çok seviyorum. Ben gençken daha temizdi ama şimdi de Burdur'un en temiz köyü bizimki. Burada üç karış tarlamız var onu ekip biçiyoruz dedenle. Pek genç kalmadı burada, Çoğu baban gibi büyük şehirlere gitti okumaya. Kalan herkes herkesi tanıyor. Meydanda büyük bir çınar ağacımız var- Allah dikenden razı olsun- onun gölgesinde oturuyoruz.


EL: Sakin bir yaşam gibi görünüyor. Peki hiç canınız sıkılmıyor mu?


SU: Sıkılmıyor. Bu yaştan sonra insan sukûnet arıyor. Düğün olunca şenlikleniyor köy, bebek olunca şenlikleniyor. Şimdi dedenle biz pek gitmiyoruz ama virüsten önce Rafiye'nin bebeğini görmeye gitmiştim, bıcır bıcır bir bebekti maşallah. Tuzlanınca hiç ağlamadı ama limonda yaygarayı kopardı. (Güler) Pek akıllı bir kız olacak belli. Ondan önce de Ruhi'nin ineği buzağılamıştı. Bir bereket vardı köyün üstünde.


EL: Peki pandemiden ilk ne zaman, nasıl haberdar oldunuz, nasıl karşıladınız?


SU: O zaman oğlumun, Yasinimin yanında İstanbul’daydık. “Allah Allah” dedik, gelir geçer dedik. Yayıldıkça yayıldı, yayıldıkça yayıldı. Türkiye’ye de sıçradı. “Eyvah eyvah” dedik. Ondan sonra, bahara kadar biz köye dönesiye kadar biter bu virüs dedik. O da inadına çoğaldı. Ondan sonra dedim “oğlum bizi köye gönder ilk fırsatta”. Çok uğraştı sağolsun. Bize uçak bileti aldı. “Martın sonuna alma bileti başına al” dedimdi, “anne az bekleyin ısınıversin havalar” dedi. 31 Mart’a almış uçak biletini. Bu sefer Mart’ın ortasında 65 yaşa yasaklar çıktı. Biz kaldık İstanbul’da! “Oğlum bizi bir gece köyümüze bırak gel” dedim. İstanbul’da ne yapacağız. Tarla yok bahçe yok. Gidemedik de köye. Ramazan’ın sonuna kadar kaldık İstanbul’da.


EL: Bu yasakları nasıl değerlendiriyorsunuz? 65 yaş üstü sokağa çıkamaz dediklerinde ne hissettiniz?


SU: Üzüldük tabii. Üzüldük de elden ne gelir. Oğlum “üç ay sabırlı olun şu virüs bir geçsin, göndereceğim ben sizi köye” dedi. Derken yasaklar kalktı 65 yaş üstüne. O zaman kavuştuk köyümüze. Fakat hemen dönmekle iyi de etmişiz. Biz orada sıkıldık. Evet, iyi rahat, rahat bir ev. Çocuğumun, evladımın, torunlarımı yanındayım. Ama ben biraz daha kalsaydım üzerdim sizi belki de. Onun için köye geldiğimize çok memnun olduk. Burada yine eşimiz dostumuz var. Azıcık bahçemiz var, oraya gidiyoruz, oradan vakit geçiriyoruz.


EL: Yasaklar sırasında evde kalmakta zorlandınız mı?


SU: Talihliydik biz. Çünkü dolaşacak bahçe vardı. Bir de evin önünde toprak vardı azcık. Ben toprakla eşelenmeyi, eğlenmeyi severim. Biraz nebatâtla uğraştım, çapaladım, ettim, diktim. Ama oldu mu olmadı mı bilmiyorum. Maydanozlar, fasulyeler, patlıcanlar ektim. Onlarla oyalandım.


EL: Yani iyi bir ruh haliniz mi vardı, kendinizi mutlu hissediyor muydunuz?


SU: Toprakla uğraşınca mutluydum. Eve dönüp namazımı kılıp yatardım. Rahat ederdim. Çarşıya pazara da gitmek yasak olunca evden hiç çıkmayıverdik. Erken yetişenleri yedik.


EL: Peki o zamanlar kendinizi yalnız hissettiğiniz oldu mu hiç?


SU: Yalnız hissettiğim olmadı. Okuyacak kitapları çoktu oğlumun. Kur'an okurdum, gözüm yoruldu mu bırakıverirdim oğlumun kitaplarından okurdum. Okumayı sevdiğim için hiç sıkılmadım ben. Ezberler ezberledim biraz. Ali İmran'dan ezberledim, Kef suresinden ezberledim, Kıyame suresini ezberledim… Biraz eski ezberleri tazeledim. İçim sıkılmadan geçti günlerim. Sonra… Bol bol dua ettim. “Rabbim” dedim, “insanlığın üzerinden at bu illeti” diye dualar ettim. Çok insanlar öldü, çok gençler öldü. Hamile kadınlar bebeğini doğurdu, göremeden gittiler. Çok üzüldüm o el kadar öksüzlere…


EL: Günlük yaşantınızda neler değişti? Daha önce yapmıyorken yapmaya başladığınız bir şey yahut yapmayı bıraktığınız bir alışkanlığınız var mı? (Ben küçükken 5 vakit namazı camide kıldığını hatırlıyorum mesela) Pandemi süresinde camiye gidememek gibi değişimler hayatınızı nasıl etkiledi?


SU: Yemek yapmayı bıraktım. Gelinim beni hiç yormadı, yemekleri yaptı sağ olsun. Bundan sonra biraz temizliğe yardım etmeye çalıştım. Biraz bulaşık yıkayım dedim, makineler var, makinelere kondu bulaşıklar. Çamaşır yıkamak yok. Hiçbir meşguliyetim olmadı İstanbul’da. Ama vakti boş geçirmeyi sevmediğim için ya ibadet ettim ya tespih çektim ya okudum. Gazete alırdık eskiden, virüs zamanı haberleri televizyondan seyrettik ama öğrenemedik sizin evdeki televizyonu açmayı. Osman’a -küçük torunuma- deyiverdik oğlum şunu aç diye. “Gerizekalılar bir şunu öğrenemediniz” dedi. Aman aman bir güldük ona. Dedesi hala hatırına geldikçe güler. Onu çok sevdiğimiz için tabi kızamadık. Çocuk o. “Bunu açamadık, bulamıyoruz kanalları” dedikçe söylene söylene açardı televizyonu. Sarı oğlum benim, çok seviyorum ikisini de.


EL: Medyada çıkan haberlerde 65 yaş ve üzerindeki kişilere saygısızlık yapıldığını düşünüyor musunuz?


SU: Olmuştur belki. Ben tam tekmil izlemedim. Akşamları ara ara bakardık. Gerekli şeyler anlatırdı tabipler, onlara bakardık. Herkes dostlarını, akrabalarını kaybediyor. Herkes yas tutuyor kızım. Saygısızlık olduysa da hoş görmek lazım.


EL: Peki yakınlarınızdan, arkadaş çevrenizden pandemi nedeniyle kaybettikleriniz oldu mu? Olduysa bu kayıplar karşısında kalbinizi nasıl teskin ettiniz?


SU: Yok. Buradan, arkadaşlarımdan ölen olmadı ama yan mahallelerden olmuş. Bâlâ mahallesinden ölenler olmuş. Kum Mahallesinden ölenler olmuş. Başköy’den ölenler olmuş. Ölümler artınca cuma pazarı kurdurmadılar iki hafta, diğer köylerden kimse gelmesin diye. Yabancı pazarcılar gelmedi o zamanlar. Buranın insanları ne sattılarsa onlardan aldık ihtiyacımızı. Mümkün mertebe kalabalıklara karışmamaya çalıştık. Çok insanlar ölmüş kızım. Her vakit sela okunuyordu camiden. Duydukça “Allah rahmet eylesin” dedim. “Kader nasip böyleymiş” dedim. “Demek ki her şeyden hepimize bir armağan verecek Rabbim. Birimiz kalpten, birimiz mideden, pankreastan şundan bundan öleceğiz. Rabbim demek ki onun kaderine de virüsten ölmeyi yazmış” diye kendi kendimi teselli ettim.


EL: Virüs “ölüm” hakkındaki fikirlerinizi değiştirdi mi? Siz virüse yakalanmaktan korkuyor musunuz?


SU: Hiç değiştirmedi. Cenabı Allah ne yazdıysa o olur. Demek ki onlar virüsten gidecekmiş. Belki biz de virüsten gideceğiz. Ben hiç korkmuyorum. Ama kendimizi korumayı da bileceğiz yani bilmek zorundayız. Ben hem kendimi hem dedeni koruyorum, deden de hem beni hem kendisini koruyor. Başka ne çare var? Yok, başka çare yok. Ama buna rağmen virüs bize gelirse de Allah'tan deriz… Allah imanla ölmeyi nasip etsin. Aklınızı başınızdan almadan evvel, aklımız başımızda iken ölmeyi nasip etsin. Ne derler “üç gün yatak, dördüncü gün toprak nasip etsin Allah” derler ya, işte öyle güzel ölüm nasip etsin Allah.


EL: Aşı oldunuz mu? Aşıyı gerekli görüyor musunuz?


SU: Aşılarımızı olduk tabi. Gerekli de görüyorum. 65 yaş üstlerine “aşı olun” diyor tabipler niye olmayayım? Biz aşıyı olduktan sonra oğlum aradı, “Ne aşısı anne, sordunuz mu?” dedi. “Yoo” dedim “kimse sormadı, biz de sormadık” dedim. Tabipler öyle diyor, bize laf düşmez kızım.


EL: Pandemi bitince ilk ne yapacaksınız? En çok ne yapmayı özlediniz?


SU: Önce şükür ederim, Allah'a şükür ederim. Bir tepsi çörek ederim, köylüye dağıtırım. Camiye giderim. Orada da şükür ederim. “Allah'ım sen büyüksün. Allah'ım sen her şeye kadirsin. Bunu da attık üzerimizden” derim. Türkiye’mize bir daha böyle bela gelmesin diye dua ederim.


EL: Son soru… Bu yaşa kadar gelmiş ve son bir yılda da pandemi görmüş biri olarak sizce hayatın anlamı nedir?


SU: Huzurlu olmak. Huzurun varsa yeter. Virüs de gelse bir şeycik olmaz o zaman.


EL: Nasıl ulaşırız “huzur”a?


SU: Allah’ın takdirine boyun eğince, ona kul olunca; Allah da hanene, kalbine huzur veriverir...

 
 
 

Comentários


Yeni Yazılardan Haberdar Olmak İçin:

Thanks for subscribing!

İki Satır Da Siz Bırakın

Yakında Görüşürüz!

Tüm hakları saklıdır İzinsiz kopyalanamaz.

bottom of page